Beschreibung

Türk düþünce dünyasında ve siyasi tarihimizde özel bir yeri olan Prens Sabahaddine ait bütün kitap, broþür, makaleler ve bazı önemli röportajlar bir araya getirildi. Dönemin Osmanlıca, İngilizce ve Fransızca kaynakları taranarak ve Türkiyedeki belli baþlı kütüphanelerin yanı sıra Fransa ve İngilterede arþiv ve kütüphanelerden yararlanarak hazırlanan Prens Sabahaddinnin Bütün Eserleri önemli bir boþluðu dolduracak.

"Siyasi tefekkürü itibariyle Sultan zade Sabahaddin Bey evvela bir Jön Türk, saniyen karıþık ve fevkalade dinamik meþrutiyet hayatının fırtınalı havası içinde iktidara karþı ilim ile, fikirle mücadele eden bir döktrin adamıdır. Onun birbirine ekli bu vasıflarında, hukuki ve saiyasi fikirlerini görmek mümkündür... Prens aynı zamanda bir inkılâpçıdır. Sabahaddin Bey yıkmak istediði rejimin yerine kaim olacak þekli tespit eden, bütün ilmi kabiliyetini bu noktada teksif eden bir mütefekkirdir. Yalnız burada bir noktayı hatırlatmamız faydalı olabilir: Prens Sabahaddin'in bilhassa bir Jön Türk olarak ileri sürdüðü tez, bir inkılâp sayılacak, eskiyi tamamen deðiþtirmeðe müncer olabilecek bir þekilde inkiþaf edecek iken, bir ihya siyaseti, bir ıslahatçılık formülüne kadar inmiþ ve zayıflamıþtır. Bu da Prensin Osmanlıcı ve ıslahatçı kalarak, ideali ile zaruretler arasında böyle bir uyuþmayı kabule mecbur oluþunda aranmalıdır."

Tarık Zafer Tunaya

Önce II. Abdülhamid'e daha sonra da İttihad ve Terakki Cemiyeti'ne cesaretle muhalefet etmesi, Milli Mücadeleyi desteklemesi, günümüzde hâlâ tartıþmakta olan siyasal ve toplumsal fikirleriyle siyaset ve düþünce tarihimizde özel bir yeri olan Prens Sabahaddin'in bütün kitapları, makaleleri, broþürleri ve bazı önemli röportajları dili deðiþtirilmeden, orjinal haliyle bir arada.
(Arka Kapak)

Tadımlık

Sultan Abdülhamîd Han-ı Sânîye Arîza* Efendimiz, İstanbuldan çıkmamızı müteakib pederimiz tarafından hâkipây-i seniyyelerine takdim edilen mektupta bu azimetin ilcaat-ı zamanın nasıl bir tesir-i mücbiri altında vukua geldiði muhtasaran beyan edilmiþti. Maruzât-ı mezkûreyi sebt ü tezkâr eden kalemin yegâne saiki derin bir hiss-i samimiyet idi. Vâ-esefâ ki bir vatanperverin, bir hâdim-i insaniyetin samim-i vicdanından yükselen bu metâlib-i muhikkaya karþı o samimiyette bir mukabeleye intizar ümidi bugün artık sönmek üzere bulunuyor!.. Mektub-ı sâbıka bir lahika teþkil edecek olan þu ikinci ve belki de sonuncu arizamız bu ümid-i münkesiri tecdîd etmiþ olsa bile pek mahdûd bir zaman için olacaðını hayfâ ki þahadet-i vukuat teyîd ediyor. Nazarımızda bu arîzamızın muhatabı yirmi dört seneden beri bir istibdâd-ı muhribi meslek-i hükümranî ittihaz etmiþ bir hükümdar-ı mezâlim-perver deðil, altı yüz senelik bir hayat-ı ictihâd ve necabete mâlik bir hanedanın tekmil meâsir-i madeletine varis olması lazım gelen Osmanlı padiþahıdır. Þevketpenâh! Zât-ı hümâyûnlarının beka-yı þevket ü miknetini riyasetinde bulundukları milletin devam-ı terakki ve tealisiyle kaimdir. Binaenaleyh, onun tekâmül-i ictimâiyesine hâil olan esbâbı keþfetmek ve ne suretle olursa olsun izâlesine hasr-ı gayret eylemek, doðrudan doðruya itila-yı þan-ı mülûkânenize hizmet demektir. Saadet-i zatiyesini milletin saadetinde bulan bir hükümdarın düþündüðü gibi düþünecek olursanız bu azm-i mücâhidânemizi, bu maksad-ı vatanperveranemizi takdir ve tahsin buyurmaklıðınız lazım gelir. Evet; Bir milletin mukadder olunca saadeti / Bir adle müfevvez eder hakk-ı hükûmeti hakikat-i siyâsiyesinin hükm-i mübecceli dün olduðu gibi bugün de bâkidir.


* Mehmed Sabahaddin-Ahmed Lütfullah; Sultan Abdülhamîd Han-ı Sânîye Ariza Osmanlı No: 57 (1 Zilhicce 1317/1 Nisan 1900) s. 2-4.