Beschreibung

Helenler, Latinler ve Bizanslılar bu coðrafyayı binlerce yıl boyunca iþgalleri altında tuttular. Bu topraklar üzerinde, su kemerleri, köprüler, tiyatrolar, kamu binaları ve mabetler inþa ettiler. Þehirler, saraylar kurdular, saltanatlar sürdüler. At bindiler, kılıç kuþandılar, ordular düzdüler. Geçmiþin istilacıları bu topraklar üzerine doðal olarak kendi hayat tarzlarını, kültürlerini ve inançlarını da yaymaya çalıþtılar. Ne var ki Anadolu halkı kendisine dıþarıdan dayatılan ithal inanç ve kültürleri asla benimsemedi. Binlerce yıl sürmüþ istilalarının sonunda Anadolu'nun kültür hayatında onlara ait ne varsa onlarla beraber, geride hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu. Anadolu'nun birçok yerinde uzun sürmüþ iþgallerin fiziki kalıntıları bulunmakla beraber, bugün Anadolu insanının yaþayıþında, inancında ve kültüründe Helen, Latin ve Bizans etkisine rastlamak hemen hemen imkânsız gibidir. Þairin dediði gibi, bu toprakların ‘nazlı, seher-sabah uykularını' parçalayan istilacılar, bir gölge bile bırakmadan geçip gittiler.

Sel gitti kum kaldı. Luvi kültürü bu coðrafyada on bin yıldır varlıðını sürdürüyor. Luviler, bu toprakların sesiz sahipleri ve en eski yerlileri aramızda yaþamaya devam ediyorlar. Luviler'in (Kelimeyi özgün hali ile önündeki ‘A'yı düþürmeden telaffuz edecek olursak Aluvilerin) bugün adına Aleviler dediðimiz inanç topluluðunun ataları oldukları, yadsınamaz ve inkâr edilemez bir doðru olarak geleneksel bilgilerimizi alt-üst ediyor, ezberlerimizi zorluyor. Hiçbirimiz doðruları ihmal ederek entelektüel dünyanın içinde yer almaya devam etme ayrıcalıðına sahip deðiliz. Hiç kimse cebindeki bir avuç çöl kumu ile bu muazzam geçmiþin, bu görkemli mirasın üzerini ebediyen örtme becerisini gösteremez. Tarih ‘gayri kabil-i rücu' olarak yaþandı ve çok gerilerde kaldı. Zaman tünelinde geçmiþe yolculuk yapıp, tarihi olayları geleneksel bilgilerimize uygun olarak yeniden biçimlendirmemiz de mümkün deðil. Bütün yalınlıðı ile birer birer ortaya çıkan gerçekler karþısında ‘iþte sizin geçmiþiniz budur' diyerek önümüze konan hayali ve hamasi safsatalara inanmaya devam etmemiz tarihi deðiþtirmeyecektir.