Beschreibung

Ege'de, Bozdaðların eteðindeki bir yörük köyünde babası ve üvey annesiyle yokluk ve yoksunluk içerisinde yaþarken,
keçi gütmeye gittiði bir gün kaderini deðiþtiren olaylar baþlar Helme'nin. Bugünlerden o günlere bakıldıðında, zaman
bize yokluk zamanları olarak görünebilir. Oysa körelmiþ duygularımızı mercek altına aldıðımızda o günlerin zenginliðinin
tarifi mümkün deðildir.

Doðayla iç içe, renklerin, kokuların, seslerin farkında bir Yörük kızıdır Helme. Nazım'ın dediði gibi; soframızdaki yeri
öküzden sonra gelen kadınların, acımasız erkek egemenliðinde ezildiði günlerde, Helme yaþam mücadelesine devam eder.
Ümitsizliklere raðmen hayata sımsıkı tutunur. Çið tanelerine, kargının gözüne, kafire çiçeklerine, oðlaklara, doðan bebelere,
uyanan doðaya, duvardaki kerpici yurt edinmiþ papatyalara, kısacası gördüðü, duyduðu, dokunduðu her þeye anlamlar
yükleyerek yaþama sevincini taze tutar. Daha on dördünde karartılan dünyasını dünyaya getirdiði çocuklarıyla renklendirir.
Önceleri ürkek ve sessiz olan Helme, baþkaldırıya geçtikten sonra tam bir hanım aðaya dönüþür.

Bu kitap sadece dramatik yönü güçlü bir roman deðildir, her ne kadar Helme'nin hayatı sarsıcı dramatik anlar
barındırsa da... Kitaba baþlar baþlamaz, daha ilk satırlarda kendinizi doðanın, o köyün bir parçası olarak hissedeceksiniz.
Helme'nin yürüdüðü sokaklarda, patikalarda, iþlendiði tarlalarda onunla birlikte yaþamaya, nefes almaya baþlayacaksınız.
Helme keyiflendiðinde gülümseyecek, aðladıðında gözyaþlarınıza engel olamayacaksınız. Ruhumuzu her detayıyla açık
edecek tüm duygulara izin vereceksiniz. Ve þairin dediði gibi; hep taze tutacaksınız sevincinizi, avluda diz boyu
kar olsa da elinizden eksilmeyecek kır çicekleri...