Beschreibung

Burada, İslam´da devlet baþkanının Kureyþliliði konusunu, vaktiyle niçin inceleme ihtiyacı duyduðumdan bahsetmeliyim.
Yaþadıðımız dünyada, günümüz Müslümanlıðının arz ettiði iç karartıcı manzarayı İslam´a yakıþtıramayan bizim gibilerin, bunun sebeblerini araþtırmayı kendilerine vazife edinecekleri þübhesizdi. Hiçbir bâtıl iddianın, bilhassa günümüzde kabul görmesi düþünülemeyeceðine göre, İslam gibi, ebedî ve ezelî bir deðerler manzumesinin maruz kaldıðı çarpık deðerlendirmelerden arındırılmasında mutlak zaruret vardı. Geçmiþ asırların Müslüman düþüncesine yön vermiþ pek çok âlimini hâkimiyetine almıþ saplantılardan günümüz okurlarını kurtarmak gerekiyordu. Devrimiz İslam dünyasında, hâlen dahi, saltanat bataðından kurtulamamıþ devletlerin bulunuþu, asırlar öncesi atılmıþ yanlıþ adımların birer neticesiydi ki, bunların en mühimlerinden birisi, devlet baþkanlıðını belli bir kabileye hasreden düþüncede yatmaktaydı.
Bilindiði üzere, Yavuz Sultân Selîm´in 1517´de Mısır´ı alıþına kadar, kısa kesintilerle de olsa, baþlarında bir Kureyþli halife görmüþ olan Müslümanlar, daha sonra, baþka kavim ve kabilelerden gelen sultanların idaresi altına girmek zorunda kalmıþlardı. Hilafetten bahsettikleri kitablarda Kureyþli baþkanı, sanki İslam´ın bir umdesiymiþ gibi sunmakta olan isimleri çok büyük ulemamız, bu tarihî vakıa karþısında mahcub duruma düþmüþlerse de, o kitabları yokmuþ farz etmek mümkin olmamıþtı. Bugün, geçmiþ âlimlerin yanlıþlarını o kitablardan okumakta olanlar, bu meseleyi, İslam´ın temel kaynakları olan Kur´an ve Sünnet açısından sorgulama ihtiyacı duymakta haklıdırlar.
Bu ve benzeri tarihî yanlıþlardan kurtulabilmek için yapılması gereken ilmî çalıþma, bana göre, Müslüman kültürel mirasının külli bir tenkidden geçirilmesi, Kur´an ve Sünnet´in prensipleri ıþıðında, gerçek İslam düþüncesinin ortaya konulmasıdır. Bu hafife alınamayacak vazifeyi bizzat Müslüman aydınlar yerine getirmedikçe, bu dine mensubiyet ve hizmet þerefinden bahsedilebilmesi, tabiatıyla mümkin olmayacaktır.
İþte bu zarureti duyanlardan birisi olarak, ben de, ilmî hayatımı bu engin kültürün hizmetine hasrettim ve görebildiðim aksaklıkları, daha ehil kimselerin tenkidlerine sunmaya çalıþtım. Elinizdeki kitab, bu yoldaki gayretlerimin meyvelerindendir.
Kitabımızın baþında, İslam´ın iki temel kaynaðının ilgili prensiplerini tesbit ediyor, daha sonra, bunlara aykırı olarak neler söylenip neler yapıldıðını hatırlatıyoruz. Bu arada, özellikle siyasi sahada, adı geçen iki kaynaktan nasıl uzaklaþıldıðını ve Hz. Peygamber´in nasıl istismar edildiðini göstermeye çalıþıyoruz.
Halifenin Kureyþliliði þartına, artık günümüzde deðerini yitirmiþ ilk asırların bir meselesi gözüyle bakmamalıdır. Daha geçen asırda, mesela Osmanlı Devletini yıkmak hedefindeki Batılı güçler, Padiþahların Kureyþli olmadıkları ve dolayısıyla da Osmanlıların gayr-i meþru bir İslam devleti olduðu iddiasına sıkı sıkıya sarılmıþlardı. Daha yakınlarda ise, mesela Maðribli bir Müslüman hükümdarın, kendi saltanatının meþruiyetini, Kureyþ nesebinden geliþine baðladıðını gazetelerden okumuþuzdur.
Bin seneden fazla bir istismar geçmiþi olan bu gibi meselelerin yazılı kaynaklarda olduðu gibi duruyor olması, günümüzde, İslam´ın aziz Peygamberini töhmet altına sokmak gibi bir tehlike de taþımaktadır. En azından beþ yüz sene önce asılsızlıðı ortaya çıkmıþ Kureyþli baþkan iddiasını, en sahih sayılan hadîs kitablarında, Hz. Peygamber´den menkul olarak gören bir Müslümanın, kendisiyle tutarlı kalabilmesi pek mümkin olmasa gerektir. Kureyþli bir halifenin kıyamete kadar baþta kalacaðını söyleyen hadîsleri doðru sayanlar, hâþâ, Peygamberlerini geçersiz iddia sahibi gibi göstermek cürmünden kendilerini kurtaramazlar. O en büyük insan, elbette bunlardan münezzehtir. Burada onun Ümmetinden bir ferd sıfatıyla giriþtiðim bu tenzihî çalıþmanın, yapıcı tenkidlerle olgunlaþacaðını düþünüyor, okuyanlara faydalı olmasını niyaz ediyorum. Selam ve hürmetlerimle.