Beschreibung

Sarı Kehribar, sadece bir roman deðil; çokdilli, çokkatmanlı, çokzamanlı bir bellek arkeolojisi. Kıbrıslı bir ailenin arþivinden çıkan fotoðraflarla örülmüþ; bireysel hafıza ile kolektif tarih arasında gezinen sinematografik bir anlatı. Mehmet Yaþın, þiirsel dil ile arþiv estetiðini buluþturduðu bu 'müze-roman'ında edebiyatın sınırlarını aþarak, belleðin, kültürün ve politik tarihin kıyılarına açılıyor.

Olaylar, Lefkoþa'da Mnemosyne Nehri'ne uçan bir arabanın içindeki iki kiþiden birinin kaybolmasıyla baþlıyor. Kaza mı suikast mı olduðu belirsiz bu olay, hem bir polisiye hikâyeyi tetikliyor hem de okuru, imgeler, belgeler ve zamanlar arasında dolambaçlı bir yolculuða çıkarıyor. Adı verilmeden roman boyunca izini sürdüðümüz 'Arkadaþ', gerçek mi yoksa hayalet mi olduðu belirsiz bir figüre dönüþürken, yazarın kendi biyografisiyle iç içe geçmiþ otobiyografik bir gölgeye de bürünüyor.

Levant coðrafyasının Osmanlı sonrası dönüþümünü, Kıbrıs'ın yarım kalmıþ modernitesini ve kimlik parçalanmalarını bir dedektif hikâyesi estetiðiyle ele alırken, aynı zamanda romanın olanaklarını da sorguluyor Yaþın. Bir anlamda roman, bu kitapta sadece anlatım aracı deðil, anlatının kendisine dönüþtürülmüþ bir ortam, bir araþtırma mecrası, çokkatmanlı bir laboratuvar.

'Bir þeyi dinler veya anlatırken hatırladıðınız baþka þey, akılda olmayan baaambaþka bir hikâyeyi davet eder. Ben de þimdi burada, ne Aris'in, ne Rachel'in, ne de baþkasının kaydetmediði þeyleri aktarıyorum. Eh, benim iþim de bu: Unutulanı hatırlatmak.'