Beschreibung

Çocukluðumdan beri bir peygamber olarak deðil de daha çok bir masal kahramanı gibi düþünürdüm Hz. Süleyman'ı. Geniþ bir mülk, gösteriþli bir saltanat, muhteþem bir ordu, saraylar, hizmetkârlar, yaðız atlar, gemiler, süslü taþlar, kim bilir daha neler neler? En çok da onun rüzgârlara hükmetmesi, hayvanların dilini bilmesi ilgimi çekerdi.

Ama sonradan bir özelliðini keþfettim Hz. Süleyman'ın. Sahip olduðu mal-mülk onu þımartmamıþ, þaþırtmamıþ, dünyâ denizinde boðmamıþtı. Rabbini anmaktan alıkoymamıþtı. Gücünü insanlara zulüm için kullanmamıþtı. İþte o zaman bir peygamber ile kral arasındaki farkı daha iyi anladım. Mülkü vardı Hz. Süleyman'ın, ama adı hâlâ yoksullar defterindeydi. Mevlâna'nın deyiþiyle: "İçini yoksulluk havasıyla dolduranlar, dünyâ denizinde batmazdı." Daha açıðını ise Yûnus söylemiþti onun için: "Süleyman kuþ dilin bilür dediler/Süleyman var Süleyman'dan içerü."

"Süleyman içre Süleyman" olmak için ise dikenli sarp yollardan yürümek, ince eleklerden geçmek gerekiyord