Beschreibung

Kürk Mantolu Madonna

Yirmili yaþlarındayken, meslek inceliklerini öðrenmek üzere Almanya'ya gönderilen Raif Efendi'nin hikâyesi, gittiði bir resim sergisinde gördüðü bir tabloyla baþlar. Gördüðü tablodan gözlerini alamayan Raif Efendi, bu tabloyu izlemeyi günlük rutin haline getirir. O anlarda ilgisini tek çeken Maria Puder, yani Kürk Mantolu Madonna olur. Hiç beklemediði anda karþısına çıkan bu kadın, tüm hayatını etkileyecektir.

Almanya'da baþlayan hikâye, ansızın bir telgrafla Türkiye'ye dek uzanacak ve Raif Efendi'nin hayatında unutamayacaðı bir aþk olarak yerini alacaktır. Aþkın gücünün ve sınırsızlıðının yanında ölümsüzlüðünü de en derinlere dek hissettirecektir.

Sabahattin Ali'nin ölümsüz eseri Kürk Mantolu Madonna, 1940 yılında tefrikalar halinde yayımlanmaya baþlanmıþtır. İlk basılıþı ise 1943 yılına tekabül eder. 2016 yılında, modern klasiklerden biri kabul edilen eser, baþta İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça ve Arapça olmak üzere pek çok dile çevrilmiþ, uluslararası bir nitelik kazanmıþtır.

Kuyucaklı Yusuf

Küçük yaþlardayken Kuyucak Köyü'nü basan eþkıyaların anne ve babasını öldürmesiyle baþlar Yusuf'un hikâyesi. Olayı incelemek için köye gelen Kaymakam Salâhattin Bey, Yusuf'u da yanında götürür. Tüm cinayete tanık olan ve hatta yaralanıp parmaðını kaybeden Yusuf, gün geçtikçe daha duygusuz, daha sert ve daha umursamaz tavırlar sergilemeye baþlar. Tek zaafı ise, kaymakamın kızı Muazzez'dir. Aynı evde yaþayan, herkesin kardeþ gözüyle baktıðı bu ikilinin iliþkisinin aþk adını alması epey zaman alacaktır. Özellikle gururlu, katı ve kavgacı kiþiliðiyle Yusuf'un bunu kabul etmesi ve itiraf etmesi o kadar da kolay olmayacaktır.

Kuyucaklı Yusuf, dokunaklı bir aþk hikâyesi olmasının yanında o dönemin toplumsal yaþantısına da ıþık tutar. Güçlüyle güçsüzün, zenginle fakirin, makam sahibi insanların diðerleriyle iliþkilerini inceler ve adalet olgusunu sorgulatır. Düzenin çarpıklıklarını gözler önüne sererken, büyük bir trajediye de imzasını atar.

Kuyucaklı Yusuf, 1932 yılında tefrikalar halinde yayımlanmaya baþlamıþ ancak tamamlanamamıþtır. Eserin tamamı, ilk kez 1937 yılında basılmıþ ve baþta Fransızca ve Almanca olmak üzere farklı dillere de çevrilmiþtir.

İçimizdeki Þeytan

Kapitalist düzen içine sıkıþan, tüm zaafları ve zayıflıklarını saklayıp var olma çabası içinde olan Ömer'in hikâyesi, apansız kendini evsiz, kimsesiz ve çaresiz bir halde bulan Macide ile baþlar. Dönemin sözde aydınları arasında bulunsa da her daim kendini ve toplumu sorgulayan, ekonomik ferahlık elde etmek isterken göstermesi gereken çabayı erteleyen, genel kurallara uymaya çalıþırken aslında bir yandan da bunlardan kaçmaya çalıþan Ömer, bu karmaþık düzenin tam ortasında bırakır Macide'yi. Çaresiz kalan genç kadın, âþık olduðu adamın dünyasında kendine yer edinmeye çalıþır.

Hayatın sıradanlıðından þikâyet ederken kendini akıþa kaptıran ve bundan kurtulmak için çabalamayan Ömer, tüm suçu içindeki þeytana yükler. Bir kere kendini o þeytana teslim ettiðinde ise hayatı dönülmez yollara girerken, onarılmaz yaralar açar. Ömer'i yolundan döndüremeyeceðini anlayan Macide içinse yapacak pek bir þey yoktur.

İlk kez 1939 yılında bir gazetede yayımlanan İçimizdeki Þeytan, 1940 yılında kitap halini almıþtır. Baþta Almanca, Bulgarca ve Rumence olmak üzere çeþitli dillere de çevrilmiþtir.